15 Ağustos 2010 Pazar

Sanmasınlar ki yenilgiye üzüldük


Üzgünüz arkadaş, evet üzgünüz...
Takımın oynadığı futbola değil, yenilgiye hiç değil. Sahadaki o sakat ruha üzüldük dün. Piskolojisi bozulmuş Galatasaray'ın, hem de çok. Hakem faul veriyor; kaptan yardımcı hakemin yanında bas bas bağırıyor, Gökhan yedek kulübesinden fırlamış hakemin üzerine yürüyor ama Rijkaard hepsinden önce hakemlerin yanına koşuyor. Neyse diyoruz, çok önemsemiyoruz olanları çünkü biz de sinirliyiz. 2. yarı başlıyor; Arda yanlış pas atan arkadaşı, kardeşi, canı, biricik Emre'yi dövmekten beter ediyor, Baros mahallenn delikanlısı gibi rakiple kafa kafaya giriyor, artık bizden biri olmuş Rijkaard ise rakip kulübeye elini sallayarak gidiyor, araya giren Ceyhun'u itekliyor. Şampiyonlar ligi yarı final maçında olmuyor bunlar, ligin bitimine 3 hafta kala da olmuyor. Açıklayamıyorum kendime ama bazı tahminlerde bulunuyorum bu olayların sebebini anlamak için:

-Haldun Üstünel yollanıyor Adnan Sezgin için ve hiç bir açıklama getirilmiyor. Rijkaard dahi herkesin kafası karışık.
-Önce, bu sene sadece yerli oyuncu transferi yapılacak deniyor sonra, Uefa kriterleri için herkes satılmaya çalışılıyor ve spordaki başarı unutuluyor.
-5 yabancı oyuncu alınacak deniyor, şimdi ise oladabilir olmayadabilir deniyor.
-Birkaç yüz bin eurolar için oyuncu transfer edilemediği gibi rakibe kaptırılıyor.
-Kaptanına laf atılıyor TV ekranlarında, hakaret ediliyor Twitter ortamlarında. Sen bir tepki koyamadığın gibi ilk fırsatta yeni stadın kapılarını açıyosun aynı insanlara.
-Günlerdir gazetelerde, başkan oyuncuyu satmaya gitti İtalya'ya, diye yazılıyor; satılamayacağı anlaşılınca çıkıp bizim satılacak oyuncumuz yok denilebiliyor.
 Ve sonuç olarak da takım kendilerinin arkasında duracak, güvenecek birilerini göremeyince sahada kendini korumaya kalkıyor. Koskoca camiada kendilerini sahipsiz hissediyorlar.

Kızgınız arkadaş, evet kızgınız...
Hala orta 3 lüde üst üste 2 olumlu pas yapacak adam olmadığı için, duran toplarda sürekli rakip oyuncunun biri boşta kaldığı için, rakip üzerine gelirken kendi oyuncunu bırakıp top kimdeyse ona hamle yapmaya çalışma gayreti olduğu için.

Öfkeliyiz arkadaş, evet öfkeliyiz...
Rakip oyuncular 15 dakika yerden kalkmayıp bas bas bağırdıkları halde otoritelerini kuramadıkları gibi baskı altına alınıp omuz omuza mücadelede faul yok diyemeyen, 5 dakika sonra penaltıyı veremeyen korkalara öfkeliyiz.
Umutluyuz arkadaş, evet her zaman umutluyuz...
Sinirle yazılşmış bir yazıdır bu, belki sonra keşke yazmasaydım diyeceğim satırlar da olacaktır. Yine de biraz sinirimi hafifletmiş olmamla birlikte umudun kaybedilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Herkes kenetlenecektir, sahip çıkılacaktır bu takıma eminim. Sadece kaos ortamından çıkılması yetecektir bu takıma. Ali Sami Yen'in, Metin Oktay'ın resimlerini gördükçe duvarlarda yeniden hatırlayacaklardır bu camianın adını.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder