5 Ağustos 2010 Perşembe

Yüzler tanıdık ama ruhlar farklı

Maçtan önce tv başına geçen herkeste pek de az olmayan bi şüphe vardı muhakkak. Acaba yıllar önceki bi kaza tekrar olabilir miydi? Karşı kıyıdan sezonun ilk kaza haberi gelmişti, hem de feci bi oyunla. Takıma güven de azdı, en azından bunu şuradan anlayabiliriz; önceki gece, bi söylentiye göre takıma katılabilecek 3 oyuncunun hayali içinde uyumadı çoğu taraftar. Bir gözleri resmi sitede diğer gözleri resmi kanaldaydı. Ama nedense maçtan sonra bende farklı bir mutluluk vardı ve bu sadece turdan kaynaklanmıyodu.

Sona bırakcaktım ama bahsedilmeyecek gibi değil. Eminim Cevad Prekazi herkese farklı bir hava kattı maç sırasında. Tatlı konuşmasıyla birleşen sade, sıkmadan, zeki ve her kelimesi araştırmacılık kokan o yorumları mest etti bizi. Ayakta alkışlamak gerek, çünkü ülkemizdeki her yorumcuya ders olacak niteliğindeydi. Bize de olaylara biraz daha olumlu bakmamız gerektiğini öğretti. "Rijkaard'ı kitap gibi okuyorum...Şaka" cümlesi bence her şeyi anlatıyo:)

Gelelim maça. Sahaya çıkan kadro yine pek yüzleri güldürmedi, özellikle orta 3 lü yine sıkıntı yaşıycak gibiydi. Sağ forvet mevkiinde yine Serdar Özkan vardı ve iş yükü kaptan ve büyücüye kalmıştı. Nedense çoğu oyuncuda bugün bi farklıydı, herkes başkasının rolüne girmiş gibiydi.

İyilerden başlayalım. 10 numara oyun oynadı bugün Mustafa Sarp hem de adeta 10 numara rolünde. Orta sahadaki pas alışverişini ve hücum bloğuna iletilen paslarda hep o vardı. Sadece asistine bakmayın o pastan bir sürü attı, oyun sıkışıkken hep açmayı başardı. Neredeyse geçen sene ilk yarıdaki Arda gibiydi. Aslında en büyük alkışı Frank Rijkaard'a yollamak gerek çünkü savunma ağırlıklı 2 linin önüne forvet arkası gibi de diyebileceğimiz mevkiiye Sarp'ı o koydu (Gerçi bu 3 lü diziliş ne kadar doğrudur tartışılır ama acaba Rijkaard hep bu sistemi mi deniycek ileride görücez.). Harry Kewell ise dört dörtlük bir santrafor gibi tüm topları Arda, Serdar ve Mustafa'ya aktarabildi, sürekli arkaya koşular yaptı, sırtı dönük top aldı, takımı ileride tuttu; adeta o da Milan Baros'tu bugün. Ayhan da zaman zaman  Mehmet Topal görüntüsündeydi ama çok uzun süreye yayılmadı bu görüntü.

Ne kötü ne iyi diyebileceğimiz bi oyun sergiledi kaleci Aykut Erçetin. Yan toplarda çok güvensiz ama en tehlikeli pozisyonlarda, karşı karşıyalarda inanılmaz iyi. O da benim aklıma Rüştü Reçber'i getirdi. Lucas Neill ise her geçen gün Meira'ya benzemeye başlıyor. Pasları doğru bir şekilde istediği yere iletiyo onda hiçbi sorun yok ama savunmasında bi düşüş mü var tam olarak bilemiyorum. Beni böyle düşünmeye iten şeyler ise dünya kupasında bikaç kez, bugün de golde ofsaytı bozmasıydı, bu hataları çok sık yapmaya başladı ama hala kendiliğinden mi yoksa yanındaki oyunculara güvenememesinden mi o kadar geride duruyor bilemiyorum. Loric Cana maalesef sahanın en kötüsüydü, çok yavaş ve hala fazla kilolarından kurtulamamış gibi. En kritik müdahaleyi yapması gereken yerde ya çalım yiyor kolayca ya da yetişemiyor rakip oyuncuya. Hücuma da pek katkısı olmadı. O da geçen sene 2. yarıdaki Mustafa Sarp'tı bugün. İşte bunlardan dolayı herkes başkasının ruhunu almış gibiydi.

Bu maç hala büyük eksikliklerin olduğunu göstermeye yetti takımda ama en büyük sorun yine orta sahada. Belki birazdan açıklanacak oyuncularla çare bulunabilir ama Rijkaard'ın tekrar sahadaki blokları(savunma,orta ve hücum) bir arada tutmanın çalışmasını yapması lazım, zaten her çalışmada da bunu ön plana çıkartıyor. Son olarak tekrardan 'Seviyoruz seni Cevad Prekazi'.


2 yorum:

  1. Galatasaray aşkım Belgrad işim.
    ne güzel söylüyor değil mi?
    bazıları birazcık da olsa utanmış mıdır maçı izlerken?

    YanıtlaSil
  2. içlerinde utananlar vardır, en azından olmalıdır ama bazı 'küçük'lerin utancağını hiç sanmıyorum, utansa da fark etmez kapılar kapanmıştır bence artık

    YanıtlaSil